Art arda doğan dört çocuğu ölünce, yaşayanın adını Bahtışen koymuş anam. Bahtımın aslında pek de şen olmadığı da, köyümüzde çıkan yangında ailemi kaybettiğimde kanıtlanmış. Sonrasında ise şen bir günüm olmadı zaten. Kapılıp gittiğim bahtımın rüzgarı, arada bir şen insanların yanından geçiriyor yolumu o kadar. Aslında çok da hevesim yok ömür sürmeye. Sadece Allah canımı almıyor diye yaşıyordum. Sonra bir yanı aksak ama yüreği mert bir muallim girdi hayatıma. Bahtıma şen rüzgarlar getirdi, kucağıma eşsiz evlatlar verdi. Yektim çok oldum, eksiktim tam oldum. Aradan yıllar geçti, kar beli aşanda bir gün kapıma kıvır kıvır saçlı, yemyeşil gözlü bir kızcağız geldi. Gülce dedi adına. Adını deyiverince yüzün gülüyordu hemen. O da yaralıymış ben gibi. Ben ona yaramı gösterdim ki kendi yarasına şükretsin. O benim yaramı da sahiplendi. Öyle sevgi dolu, öyle de anaç bir kızdı. Allah var ya göynümden pamuğum geçti. Öyle içten deyivermişim ki meğer, yollar aştı, şehirler geçti de pamuğumun yoluna düşüverdi. Ben ısındım o kıza. Öyle ısındım ki mahremimde ne varsa deyiverdim...
İnsan yaşamının en acımasız dönemi şüphesiz ki çocukluk ve ergenlik öncesi çağlardır. O dönemlerde akranlarımızın yaralayıcı davranışlarının izi, çoğumuzdan bir ömür boyu silinmez. İşte kitabın kahramanı Şule de bu tip bir akran zorbalığının mağduru. Ailesinin göz bebeği olmasına rağmen, inatla içlerine dahil olmaya çalıştığı arkadaş gurubu tarafından dışlanmış ve onun gelecek yaşamında oldukça köklü değişimler yaşamasının temelleri böylelikle atılmıştır. Şule'nin bir daha mecbur kalmadıkça asla dönmek istemediği bu şirin sokağa dönüşü oldukça muhteşem olacak. Hadi hep birlikte Gümüş Sokak evlerine misafir olalım.
Yaşadığım hayatın tam olarak neyiyim ya da bir parçası mıyım bilemiyorum. Buğday tarlasındaki korkuluktan bir farkım yok. Mevsimler geçiyor, etrafım yeşeriyor, sararıyor, arada ıslanıp buz kesiyorum ama dünya bana aldanmadan dönüyor. Çok sevdiğim bir yazarın sözü bu ara sıklıkla aklıma düşüyor. "Zamana da acıyorum; farkımıza varmadan geçiyor."...
Tam üç gün önceydi. Turan Tunalı kendisini arsızca öpmeye kalkışmış, o da yarasının acısına rağmen boşta kalan eliyle kuvvetli bir tokat atmıştı. Adam sarsılmadı bile. Yüzünü ovuşturup, yine burnunun dibine girmiş ve; "sen bu haldeyken intikam alamam. İyileşmeni sabırla bekleyeceğim teyze." Demişti.
Lüksün, şaşaanın ve tabiri caizse haddinden fazla ilginin içinde büyüyen, genç, şımarık ve kural tanımaz veliaht Hüseyin Efe, bu güne kadar edindiği bütün hayat tecrübesinin ne kadar sahte olduğunu, diz boyu lastik çizme ile hayvan dışkılarının içinde yürüyen genç kızın gözlerine bakınca anlayacak. Biraz köy, biraz saray kokulu bu eğlenceli hikayede benimle yeni bir yola çıkmaya hazır mısınız?
Sıradan gibi gözüken bir hayatın, bir mektupla nasıl sıradışı bir zeminde sürüklendiğine şahit olacaksınız. Verda ve Tufan'ın macerasına kapılmaya hazır mısınız? " Barışı yeğlerim ama savaşmaktan çekinmem. Yaşamak için çıktığım yol senin belki döndüğün yol, bilemem. Belki sana göre güçlüyüm, kendime göre zayıf. Sana göre iyim ona göre kötü. İyi kötü insanım..."
Az önce malzeme odasında onu öpen, tüketen ve göklere çıkaran adamın bu tehlikeli tiplerle ne işi olduğunu bir türlü anlayamamıştı. Bulunduğu noktadan onları duymasının imkansız olduğu gibi, biraz daha yaklaşırsa fark edilmesi de kaçınılmazdı. Üstelik adamın sırtında giderek genişleyen kan lekesi işini hiç de kolaylaştırmıyordu. Hareketlerinden ciddi bir mesele üzerinde tartıştıkları belli olan guruptan birisi, sanki onun varlığını hissetmiş gibi acil çıkış kapısının olduğu tarafa bakınca kendisini nasıl gizleyeceğini bilememişti. Bir uğultu gibi çıkan konuşma sesleri kesilip, yerini giderek yaklaşan adım seslerine bırakınca fark edildiğini anladı. Çıkış kapısı ile arasında çok fazla mesafe olmamasına rağmen yeterince hızlı olamayacağının da bilincindeydi. Adım seslerini yavaşlatan sözler; teninin tadı hala damağında olan adamın dudaklarından dökülünce, ne zamandır tuttuğunu bilmediği nefesini sessizce bıraktı. Ne demişti o? - Tamam dediğinizi yapacağım. Ama bana alternatif bir donör daha bulmanız gerekecek. Adamın kan değerleri sandığımız kadar iyi değil.
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.