Kara Kutu
Share:

Kara Kutu

READING AGE 18+

Lacrimale Action

0 read

Kasada ödemesini yapıp otoparka doğru ilerlerken telefonu çalmaya başladı. Arayanın Devrim olduğundan adı gibi emindi.
"Hatun, senin nöbetin yarın değil mi? Kocan eve gelmiş sen yoksun. Gülsüm anaya da gecikirim falan demişsin. Kızım kocana niye haber vermiyorsun? Bensiz ne işin olur senin?"
" Ya sen bugün yeterince konuşup yormadın mı çeneni? Nereden geliyor bu enerji be adam. Geliyorum yoldayım."
" Nee yolda mısın? Niye açtın telefonu o zaman kadın? Kapat kapat."
Yüzündeki silinmeyen gülümsemeyle kapatmıştı telefonu. Yaz yağmurunun eşliğinde, çocukluğunun geçtiği mahalleye sürmeye başladı aracını. Yağmur nedeniyle ağırlaşan trafikte bir yandan sabırsızlanıyor bir yandan da evde deli danalar gibi dolaşan Devrim'i düşününce içten içe keyif alıyordu. Nihayet eve geldiğinde zili çaldı, kocası açsın istedi kapıyı ancak birkaç dakika beklemesine rağmen açan olmadı. Merakla anahtarını çıkarıp dış kapıyı açtı, elindeki poşetleri antreye bırakıp adını seslenerek odaları dolaşmaya başladı. Yatak odalarına geldiğinde ise Devrim'i öyle bir halde buldu ki, hem kendini gülmekten alamıyor hem de içinde kıpırdanan hislere mani olamıyordu. Arsız adam altında sadece bir boxser, ağzında kırmızı bir gül, uyuyup kalmıştı. Demek az daha erken gelseydi oldukça eğlenecekti bu manzarayla. Sessizce banyoya girdi, üzerindekileri çıkarıp kirli sepetine attı ve sadece iç çamaşırlarıyla genç adamın yanına uzandı. Nasıl bir koku alma duyusu vardı bu adamda Allah aşkına?
"Yaprak göz, geldin demek. Seni beklerken içim geçmiş vicdansız, nerede kaldın?"
" Sadece iki saat oyalandım dışarıda be adam. Alacaklarım vardı, onları hallettim."
" Hatun iki saat bir asker için ne demek biliyor musun? İki saattir hazır ol da bekliyor çavuş. Yazık değil mi vatan evladına?"
" Terbiyesiz herif. Nasıl konuşuyorsun devletin savcısıyla sen?"
" Tamam o zaman ben susayım da çavuş anlatsın derdini. Hem bakıyorum da sen iştimaya çoktan hazırsın."
Mihriban'ın en huylandığı bel boşluğundan başladı öpmeye ve onun kahkahaları eşliğinde gerdanından dudaklarına kadar öpülmedik yer bırakmadı. Ona göre her noktanın ayrı bir hazzı vardı. Yaprak gözlüsü el değmemiş bir ormandı. Bütün güzellikleri, bütün hazineleri sinesinde barındıran sonsuz bir orman. Daha keşfedeceği sonsuz güzellik vardı o tende ve her zerreyi tatmadan ölmeye de niyeti yoktu. Sonsuz ormanda ona göre ölmek de yoktu.
"Şehrin gürültüsünde boğulur seslerimiz
cumbalı odalardan kadim sırlar yayılır
iğde kokularında tene bürünür mazi
boğulmak üzeredir yorgun nefeslerimiz
kan toplayan gözlerden ölgün bakışlar düşer
sanki kalbimiz ıslak ve asılı balkonda
ağrıyan yanlarından mandal işkencesiyle
üstümüze geliyor çok katlı yalnızlıklar
toprağa yalın ayak düşme endişesiyle
kapatıp gözlerini içe sarıyor kuşlar
neye sarılsak çürük göğsümüzü taşımaz
bir demli çay buğusu elimizden tek tutan
bir ayağı kırılmış mutluluk kaderimiz
plakta eski şarkı sancımızı uyutan
ve bitmeyen yokuşlar kıran dizlerimizi
eskiye rağbetimiz artıyor günden güne
omzumuza çöküyor kırk yılın yorgunluğu
açımız genişliyor ölümü görüyoruz
çetrefil sorularla kuşatılmış fikrimiz
tedirgin adımlarla arafta duruyoruz
ve bir gün açılacak çalkalanıp gökyüzü
zemin, ayağımızın altından çekilecek
bir ömürlük hikâye her birimizin yüzü
sanki hiç yaşanmamış hayal gibi maziden
bütün izlerimizi süpürecek bir rüzgâr. "
Babasının ajandasına yazan bu şiiri ezberlemişti artık Mihriban. Şiirin altında kime ait olduğuna dair bir ibare yoktu. Bildiği ya da annesinden dinlediği kadarıyla babasının şiir yazma hevesinin olmadığını da biliyordu. Ama şiiri her okuduğunda o anki ruh haline hitab ediyor oluşu, ona efsunlu bir hava aşılıyordu. Şiiri bir kez daha babasının el yazısından okuduktan sonra, baba yadigarı dolma kalemin kapağını açarak şu satırları yazdı.
...

Unfold

Tags: darkHEpowerfulbxgenemies to loverswarmusclebearsurrender
Latest Updated

Çağlayan adliyesi otoparkında kendisine ait park alanına aracını koyan Mihriban, araçtan inmek için yanına park eden diğer arabanın yolcularının inmesini bekliyordu. Yanındaki park yeri, bir önceki kararname ile Adıyaman'a başsavcı vekili olarak atanan genç meslektaşı Turgut beye aitti. Park yerinin yeni sahibini ister istemez merak etti genç……

Comment

    Navigate with selected cookies

    Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.

    If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.