BEYAZ KURT
READING AGE 18+
Yaşadığım her şeyin tek bir sebebi vardı: **beyaz kurt** olmam. Kurt adam dünyasında bu, bir unvan değil; bir damga, bir lanet, bir tehdit olarak görülürdü. Doğduğum andan itibaren kaderim, kendi rengimle mühürlenmişti. Kimi sürüler beni kutsal bir işaret, Tanrıça’nın özel bir dokunuşu olarak görür; kimileri ise gücüm yüzünden beni ele geçirilmesi gereken bir hazine gibi avlardı. Ama eşim… O benim varlığımı bile kabullenemeyen, beyaz bir kurdun nefes almasını dahi günah sayan kişiydi. Onun gözünde ben bir eş değil, **öldürülmesi gereken bir uğursuzluk**tum.Şimdi ise, çürümüş ceset kokusunun duvarlara işlediği bu rutubetli zindanda, zincirler bile etime geçmişken, kaderimin beni nereye sürüklediğini düşünmekten başka yapacak bir şeyim yoktu. Taş duvarlar soğuktu ama eşimin nefretinin soğuğu, bedenimdekinden çok daha derinlere işliyordu. Her nefesim, Ay Tanrıçası’nın lütfu olan **eş bağı** yüzünden hâlâ hayatta olduğumu hatırlatıyor; aynı zamanda bir sonraki işkencenin kaçınılmazlığını fısıldıyordu.Her adımını duymadan bile yaklaşabildiğini biliyordum. Bağımız yüzünden kalp atışını, öfkesini, nefretini hissedebiliyordum. Onun varlığı, bu karanlıkta bile üzerime çöken bir gölge gibi beni ezip duruyordu. Zincirlerime sürtünen bileklerim acıyordu, ama asıl acı, içimdeki o kırılmamış bağın beni ona mahkûm etmesiydi.Bu zindanda zaman kavramı yoktu. Ne gün ışığı vardı, ne de umuda dair bir iz. Sadece taşların arasından yükselen ölüm kokusu, eski kan izleri ve sessizce süzülen su damlalarının sesi… Her gölge bir tehdit, her sessizlik bir fırtına habercisi gibiydi. Eşim, ne zaman geleceğini bilmediğim bir kasırga gibi üzerime çöküyor, beni güçsüz bırakmayı bir görev, bir ibadet gibi görüyordu.Şimdi yine aynı an yaklaşıyor. İçimdeki eş bağı geriliyor, sanki görünmez bir el kaburgalarımı sıkıyormuş gibi nefesimi kesiyor. Bu his sadece tek bir anlama geliyor: **yaklaşıyor**. Onun geleceğini, bana dokunmadan, adım atmadan bile anlayabiliyorum.Ve ben, beyaz bir kurt olarak Dünya’ya lanet sayılan, ama Tanrıça tarafından kutsandığı söylenen ben… Bu karanlık hücrede, onun bana reva göreceği bir sonraki işkenceyi beklemek zorundayım.Bir sonraki nefesim, bir sonraki acım, bir sonraki hayatta kalma çabam… Hepsi kaçınılmaz.
Unfold
Bu soğuk, paslı, küflü ve kokuşmuş zindanda kaçıncı günüm olduğunu artık hatırlamıyordum. Zaman, karanlık taş duvarların arasında eriyip gidiyor; günler birbirine karışıyor, geceler ise işkencenin farklı bir adı oluyordu. Bedenim, her biri ayrı ayrı acı veren iltihaplı gümüş yaralarıyla kaplıydı. Derimi yakıp içime işleyen o metal, sanki içim……
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Waiting for the first comment……