Karanlık ıssız gece de şeytanın nefesinde titredi gökyüzü "İNTİKAM" İçinde en masum umutları yeşerten geleceğine ilk on beş yaşında yağmıştı. Kar soğudu kalbinde taşıyordu artık Ares her gece göğsünde uyuyan Masal'ın sıcak elleri de ısıtmaya yetmiyordu. Kalbi Ares 'in kolları arasında kalbi miniğin üşüyordu. Buğulu gözlerle izliyordu baş rolünü üstlendiği cehennemi peki ya o? İse şeytanın ininde boğulmuş minik bir melek Karanlık sırların üzerine kurulu umutsuz bir AŞK Asel hiç beklemediği bir anda kalbini Ares' e kaptırırken olacaklardan habersizdir sadece aşık olduğunu düşündü ve umutsuz bir aşkın içinde buldu kendini ama bilemezdi ki hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Ares ise hırsına yenik düşerek acımasız bir planın içinde buldu kendini. Zaman geçtikçe planları bozulurken Asel 'e aşık olacağını hesaplayamadı. Fakat geçmişe dair yanlış kararlar almış olsa da hatalarının pişmanlığını çekerken aşkı için savaşmaya hazırdı. Diğer tarafta Asel' in kafasını merakını uyandıran Aren vardı. Neden siyahın kasvetine boğulmuş gibi kalbi buz kesmişti? Ares intikam almak için bu yola girerken aklına hiç aşık olacağı gelmedi. Bir mektup iki kardeşi kavuştururken ortaya çıkan gerçekler ikisini de derinden yaralayacaktı.. Peki asıl suçlu kim? İki kardeşi ayıran düşman kimdi? Geçmişte olanlar gün yüzüne çıkarken herkes onun içinde kaybolup yanacaktı. Asel'in yaşadığı acılar kendisine zarar verirken Ares’in çaresizce kalması ikisinin de sonu olacaktı..
iki aydir bir operasyon üzerine çalıştım. Ama şimdi o kendini beğenmiş. Savcı yüzünden herşey mahvoldu."Bakın Savcı hanım sizin yüzünüzden bütün plan bozuldu?Hayatımda bu kadar suratsız biri görmedim." Yüzbaşı "ters bir bakış attım." Buyur" dedim. "Savcı Hanım bilmediğiniz işlere kalkışmayın" "Yüzbaşı sözlerine dikkat et" Bu kadını kim başıma bela etti. Arkamı dönüp gidecekken, "Yüzbaşı bana yağtığınız saygısızlıktır ve cezasız kalmayacak" dedi. Umursamaz bir şekilde arabama binip çekip gidince pencereden bana bakıyordu. Aklında ne planlar varsa artık yarın görecektik hepsini Karargahta bir endişe vardı. Herkes bana bakıyordu. "Hayırdır" diye soracakken Albayım çağırdı. "Ali Babür derhal odama" anlaşılan o ki fırsatı kaçırmamış uyuz kadın ne olacak derin bir nefes aldım."Ali sen savcı hanıma nasıl saygısızlık yaparsın? Bana bir açıklaman var herhalde""Komutanım kadın hem üstüne çalıştığım operasyonu mahvetti. Yetmedi beni vatan haini ilan etti." Komutanım size saygım sonsuz ama o kadına saygı göstermem. Bunu bilin ha! Meslek hayatım biterse eyvallah fakat kimse beni hainlikle suçlayamaz varsa elinde kanıt gelsin yoksa sussun"Derin bir nefes aldı. Sonuçta haklıydım ama kimse bunu anlamıyordu.. 💦💦💦💦Tam odadan çıkarken Savcı Hanım odaya girmişti. Kaşını kaldırıp, "Özrünü bekliyorum" dediğin de kahkaha attım. Albayım bana sert bir şekilde, "Ali" dedi. "kusura bakmayın ama ben asla özür dilemem" dedim. Böyle dediğim için pişman değilim ama bu kadının morardığını görünce içimin yağları eridi. "Yani özür dilemiyorsun öyle mi? Karşısına geçip," Dilemiyorum ne yapacaksınız? "diye çıkıştım. " Aslında sizin özür dilemeniz gerek "gözlerini kıstı." Sebep"diye sordu. Dişlerini sıkıyordu. "Sebep şu beni vatan haini ilan ettiniz" bu kadının tedavi olması lazımdı. "Dilemezsem" elimi cebime koyup, "Bende dilemem hatta hiç umrumda değilsiniz Egoist Hanım" dedim. Belki meslek hayatım bitecek ama bu hiç umrumda değildi. "Yüzbaşı haddini aşma hayatın biter" sabrım taştı. "Sizin aileniz gül bebek büyütmüş sizi ama biz anamızı, babamızı bırakıp dağlara çıkıyoruz" pencereye doğru gittim. "Ve sizin gibi kendini beğenmiş Şımarık insanlar savcı olup ahkam kesiyor yetmedi vatan haini ilan ediyor" sustu. Konuşacağı zaman sözünü kestim. "Ha bu arada diyorsunuz ya sizin hayatınız beni ilgilendirmez haklısınız savcım" dedim. Kapıyı çarparak odadan çıktım. 💦💦💦💦"Hayır... Hayır o yaşıyor Çağlaaa" gördüğüm rüyanın etkisiyle sıçradım. Yan tarafta ranza arkadaşım olan Selim yanıma gelip, "Ali iyi misin?" cevap vermedim. Gerçekten iyi miyim? Hayır değilim Çağla benim yüzümden vurulmuştu."Ali kendini suçlama senin suçun değil" dedi. Anlamazca bakarken "Kendini suçluyorsun yapma" dediğin de arkadan Burak konuştu. "Elbette suçlu değil" Bakışlarım ona döndü. "Burak" sımsıcak sarıldı. "Ne zaman döndün?" sesim kısık çıktı. "Bu sabah duydum ki Savcıyla başın dertte" göz devirdim. "Lanet kadın başıma bela oldu." ikisi de aynı anda güldü."Aman ne komik" Burak sinsice bakıp, "Yoksa ona aşık mısın?" bir anda ona dönüp, "Allah korusun onunla ben asla olmaz gudubet karı" dedim. Selim elini omzuma koydu. "Büyük lokma ye büyük konuşma demişler. Bir gün aşık olursun hatırlatırım bu lafları sana" dedi.Derin bir nefes aldım. Düşüncesi bile bana eziyet gibi geliyordu. Kahvaltı için indiğimde bütün askerler bana baktı. "Bunlar neden bana bakıyor" Burak etrafa bakarak, "Sanırım senin dedikodunu yapıyorlar." dedi. Öfkeyle bakıp, "Kadın gibi dedikodu mu? Yapacaklar?" Gözleri beni bulduğunda karşıdan bana doğru gelen Savcı Hanımı gördüm. "Bu kadının ne işi var? Diye mırıldandım. Tam karşıma geçerek," Ali Babür "dedi." Hayırdır bu sefer ne istiyorsunuz? Sizden özür dilemem bunu size açık bir şekilde söyledim "dedim. Yüzüme öfkeyle baktı." O zaman mesleğine elveda de yüzbaşı "dedi. " Göreceğiz Savcı Hanım son gülen iyi güler. "" Bayan Egoist "" Gargamel Burun "
Asker sevmek, Parfüm kokusunu değil, Barut kokusunu, Parasını değil, Güven duygusunu, Havasını değil, Birşey olacak korkusuyla sahiplenmek demektir. Asker sevmek, Her şehit haberi gördüğünde, Kalbinin çarpması, Nefesinin kesilmesi demektir. Güçlü olmayı öğrenip, Gözyaşlarını gururla silmek demektir. Asker kan kokar, Emek kokar, barut kokar, Asker sevmek, asker olmak demektir. Asker sevmek sevdaya dahil midir? Asker sevmek her kadının harcı değildir. Çünkü her kadın ölüme nefesi kadar yakın olan adamı sevmeye cesaret edemez! ASKER YARİ OLMAK ŞEREFTİR!
Zifiri karanlık İstanbul'a hakim olmaya başladı. Ezo cam kenarında dışardaki ışıltılı hayata bakıyordu. İçini sıkan bir şey vardı. Ama onun ne olduğunu bilmiyordu. Onu bilmedikçe içi daha çok kararıyordu. "Ezo uyanık mısın?" Ona seslenen arkadaşı Nazan'dı. Günlerdir arkadaşının canını sıkan bir şey olduğunu anlamıştı. Odanın kapısını açıp yanına gelmişti. Elinde iki kahve vardı. "Hala onu düşünüyorsun değil mi?" Gözyaşları geceye eşlik ederken Nazan da fazlasıyla üzülüyordu. Ezo'nun kalbine taht kuran adam Cengiz askere gideli aylar oldu. Fakat ne bir haber var ne de bir mektup. Cengiz, Nazan'ın abisiydi. Ezo üniversite okumak için geldiği zaman birbirlerini ilk görüşte aşık olmuşlardı. Ezo'nun babası ve annesi bunu biliyordu. Abileri de öğrenmiş ama ses edememişti. Çünkü o keçi kadar inatçıydı. "İstersen seninle birlikte geleyim." "Ama ailen izin vermezse." "Verir hem sen bana abimin emanetsin." Ezo'nun gözleri hep telefonuna gitmişti. Yüreği yanıyordu. Tek istediği sevdiği adamın sesini duymaktı. Sadece ona ihtiyacı vardı. "Hadi uyuyalım artık geç oldu." Nazan kahve fincanlarını aldığı gibi odadan çıkarken Ezo yalnızlığıyla baş başa kalmıştı. Onun için asker yolu beklemek ölüm gibiydi. Fotoğrafı alıp çekmeceye koyup yatağa girip kendini uykunun kollarına bıraktı.. ..... " Ezo, Ezo " " Cengiz nerdesin seni bulamıyorum." "Ezo burdayım." "Cengiz neredesin bulamıyorum ses ver." Genç kadın gözlerini kabusla açmıştı. Derin bir nefes aldı. Sevdiği adamdan haber alamadıkça içi parçalanıyordu. Korkuyordu onun için en zoruydu. Nazan endişeli bir şekilde odaya girdiğinde Ezo ona baktı. Nazan'ın yüzü bembeyaz olmuştu. Gözleri dolmuş yoksa aklına geldiği gibi sevdiği adama bir şey mi, olmuştu. "Nazan ne oldu?" "Şey aşağı in kendin gör." Ezo elindekini bırakıp hemen aşağı indiğinde gördüğü manzara karşısında donup kalmıştı. Salonun ortasında sevdiği adam başka bir kadının kollarındaydı. Bu ne demek oluyordu. Ezo kaşlarını çatarak bakıyordu. Genç kadının hayalleri yıkılmıştı. Kadın ayağa kalkıp onun karşısına geçip sırıtarak güldü. "Hizmetçi sen olmalısın." "Hayır değilim bu evin sahibiyim." Nazan da yanlarına geldiğinde Cengiz şaşkınca bakıyordu. Kız kardeşini burada beklemiyordu. Nazan ise abisine düşman gibi bakınca sırıtarak güldü. "Aaa abim demedi mi?" "Neyi?" "Ezo abimin sevgilisi biz onu askere yolladık ama o şerefini satıp gelmiş." Nazan'ın kurduğu cümleyle Cengiz şok geçirdi. Çünkü aylardır herkes onu askerde sanıyordu. Ezo hayal kırıklığıyla baktı. "Sana hakkımı helal etmiyorum." "Ezo" "Sus konuşma sen benim için öldün." Cengiz tek kelime edemedi. Sadece sustu. Ezo ilk defa birine kalbini açmıştı. Ve ilk defa güveni kırıldı. "Şimdi defolun evimden." "Bana baksana sen kim oluyorsun da bizi kovuyorsun." "Ben Ezo Karlıova Diyarbakır'ın Hanımağası bu evin sahibi ve buradaki herşey bana aittir." "Ne kadar zengin olabilirsin ki." "Aileni, soyusopunu satın alacak kadar zenginim şirket, otel, ev ve daha saymayacağım herşey benimdir." "Sana bunun hesabını soracağım." Kadının gidişinin ardından Cengiz yıllardır yüzünü görmediği sevdiği kadına bakıyordu. Çok garip hisssetti. Aylarca onu beklemişti. "Bana bakmayı kes sende defol git." "Ben özür dilerim gerçekten." "Kalp kırıldıktan sonra özrün anlamı yok." "Şimdi ne yapacağız yani sen?" "Ben Diyarbakır 'a dönüp en nefret ettiğin kişiyle evleniyorum yani Ferhat Karacabey" Cengiz yutkundu. Gözleri önünde evlenecekti. Elinden hiçbir şey gelmiyordu. Buna dayanabilir miydi?
Acılarıyla büyüdü çabaladı uğraştı. Aynanın karşısında ağlayan kadına baktı. Ama bu kadında farklı bir şey vardı. Sevdiği adamı başkasıyla paylaşan kadındı. Sura öfkeliydi bu hayata Murat karısını hiç sevmemişti. Onun kalbinde hala aşık olduğu Jale'si vardı. Bir zamanlar birbirlerini çok sevmiştiler. Murat'ın baskıları yüzünden ayrılık kararı almıştı. Sura kaçarken doluya yakalanan kadındı. Çünkü ona aşıktı. Jale, Murat'ı ne zaman reddetse hırsını karısından çıkarıyordu. Aynanın karşısında yaralarına baktı. Daha iyileşmeden yenisi ekleniyordu. Her geçen gün acıları daha da artıyordu. Murat'ın baskıları yüzünden canına kıyma reddesine gelmişti. "Yeter vurma bana canım acıyor." diyordu. Ama onu duymuyor daha çok vuruyordu. "Sen benden habersiz dışarı mı çıktın" diye bağırmıştı. Oysaki sadece bahçeye çıkmıştı. Gözyaşları geceye eşlik ederken, "Ben sadece hava almaya" sözünü diyemeden bir tokat daha yemişti. "Ben izin vermeden nefes almak bile yasak" dedi. Sura artık bu acıya dayanamıyordu. Canı çok yanıyor her gün hakaret dayak yemekten bıkmıştı. "Jale ne zaman seni reddetse hırsını benden alıyorsun. Peki sordun mu kendine ben ne yapıyorum." dedi. "Senin dilin fazla uzamış" elini kaldırdığında Sura havada yakaladı. "Sen bir katilsin kendi çocuklarının katilisin." Murat'ın gözleri doldu. Sura hep yüzüne vuruyordu. "Elbet bir gün cezanı çekeceksin." dedi. "Sura sus artık yüzüme vurmandan bıktım." dedi. Ama susmaya niyeti yoktu. Gözleri dolmuştu. "Sen.. Sen var ya değil sevilmek yaşamayı bile haketmiyorsun." demişti.
Hiç kim olduğunuzu düşündünüz mü? Bu dünyaya ne için geldiğinizi ya da ne yapacağınızı biliyor musunuz? Kim olduğum, kirli bir geçmişe yazılmış kitapta saklıydı. Soluduğum her nefes sayfalara kazınan mürekkebin kokusuydu. Bedenimdeki izler ise kağıdın altına geçen mürekkep kalıntılarından ibaretti. Bedenime yapışan ıslak kıyafetlerim tenimin donmasına neden olmuşken, gözlerim kapalı bir şekilde yağan yağmurun altında yatıyordum. Kaskatı kesilmiş bedenim sanki asfalta yapışmıştı. Üzerime düşen bir ayın gölgesi, içimdeki karanlığı aydınlatamayacak kadar güçsüzdü. Birbirine yapışan kirpiklerim ise beni karanlığa ait kılmaya yeterli bir etkendi. "Hey sen!" Ruhumda çınlayan bu ses zihnimin gerilerinden geliyordu. Tanıdıktı ama kime ait olduğunu hatırlayamıyordum. Adım sesleri git gide yaklaşırken göz kapaklarımı açmaya çalıştım ama nafileydi. "Beni duyuyor musun?" Zihnimde birikmiş cümleleri tutulmuş dilim yüzünden söyleyemiyordum. Tanıdık ama hatırlayamadığım kişi beni kucaklayıp havaya kaldırdığında bir yere doğru taşındığımı anlamıştım. Adım sesleri ve yağmur sesi birbirine karışırken, geçmişin tozlu sayfaları geleceğe karışıyordu. Yağmur sesi giderek kesilirken sıcak bir ortama giriş yaptığımızı anladım. Zelzele misali titreyen bedenimi hissedebiliyordum. Sırtım yumuşak bir yere değdiğinde gözlerim artık sıcaktan dolayı açılmaya başlamıştı. "Neden kurtardın beni." "Neden ölmek istiyorsun?" Karşımdaki iri yarı adamı henüz tanımıyorum bu yüzden susmayı tercih ediyorum. Bakışları sertleşti. "Kimsin sen?" "Ben senin gelecekteki kocanım." Bu adam delirmiş olmalıydı. Hayatımı kurtardı ama söylediklerini hala anlamamıştım. Gelecekteki kocan da ne demek oluyordu. "Zümra Dağdelen." Bir dakika adımı nerden biliyordu. Bakışları o kadar sertti ki korkudan titremeye başladım. Bu adam seri katil olmalıydı. Elimden tutup aniden kaldırdığında yutkundum. "Benim olmaya hazır mısın?"
Hani derler ya ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar. Bende öyle çok ağladım. Geceler boyunca içim çıkana kadar ağladım. Ama sesimi Rabbimden başkası duymadı. Çok yalvardım canımı alsın istedim. Her gece yastığa başımı koyduğumda onun ağlama sesini duymak bana işkence gibi geliyordu. Hangisine yanayım bebeğimin gözümün önünde can çekişerek ölmesine mi? Yoksa buna sebep olan babasına mı? Çok düşündüm bir insan nasıl bu kadar vicdansız olabilir. Bu nasıl bir nefretti ki öz evladına kıyacak kadar kinlenmişti. Çok gözyaşları döktüm ve çok kez yalvardım bebeğim canımın parçası gözlerini sonsuz karanlığa kapatırken elimden hiç bir şey gelmiyordu. Kendime defalarca kez lanet ettim. Annemin dizine yatıp hıçkıra hıçkıra ağladım. Keşke... Keşke bu acıları yaşarken babam yanımda olsaydı. Ama bilemedim babamın o eziyete maruz kaldığını benimle birlikte acıları çektiğini.. Her gece onun sesini duyuyorum. Onun yanına gitmek ninniler söylemek istiyorum ama yetişemiyorum benden öyle uzaktaki peşinden koştuğum halde tekrar kaybediyorum. Kucağıma alamadan toprağa koymak benim zoruma gidiyordu. Benim onunla ne hayallerim vardı. Ve o hayallerim de toprağın altında kaldı. elimde ultrason fotoğraflarını öperken gözlerim doluyor. "Affet bebeğim sana anne olmadığım ve seni koruyamadığım için." Boks eldiveni alırken takıp kum torbasına vururken gözyaşlarım durmuyordu. Vurdukça öfkem daha çok harmanlandı. "Bana yaşattıklarını misliyle ödeyeceksin." " Hepinizi ateşte yakmadan bana huzur yok intikam vakti geldi.." "Annen intikamını alacak sana söz veriyorum meleğim."
Sabahın köründe gürültülü kapının sesiyle uyandım. Kim bu alacaklı gibi vuran yataktan kalkıp kapıya baktığımda tanımadığım takım elbiseli adamlar duruyordu. Diğer tarafta siyah bir araba kapısı açıldı. Araçtan uzun boylu bir adam indiğinde bütün dikkatim ona kaymıştı. Annem ve babam da uyanmış kapıda duranlara bakıyordu. Genç kirli sakallı adam öfkeli bir bakış atarken adamları abimi bir anda içeri fırlattı. Ağzı gözleri tanınmayacak haldeydi. Ve yaralıydı kan kaybediyordu. "Ab-Abim." Gözlerimin önünde can çekişen abime baktım. O karanlık adam içeri girmiş etrafa bakınırken yanına gidip vazoyu kafasına attım. Başından kırmızı kanlar dökülürken, "Bu yaptığının bedelini ağır ödeyeceksin." dedi. Adamları bana dokunacakken eliyle işaret etmişti. Babam öfkeyle, "Sen kimsin oğluma ne yaptın?" diye bağırıyordu. "Oğlun benden çaldığı malların bedelini ödedi." dediğinde sinirden abime baktım. Ne almış olabilir ki babam tekrar ona bağırdı. "Ne malından bahsediyorsun?" diye sordu. Derin nefes çekti. " tarihi eserleri alıp düşmanıma sattı." dedi. Tam karşısında alayla, "Ne kadar olabilir ki bu kadar abarttın." dediğim gibi bağırmaya başladı. "2,5 milyon dolar." dediğinde yutkundum. Gözlerime bakarak, "Ya ödersiniz yada" devamını duymaya hazır değildim. Tam o anda abimin sesi duyuldu. "Borca karşılık kardeşimi al." dediğinde dünya sanki o zaman durmuştu. Ayakta duramaz hale geldiğimde babam öfkeyle abime tokat attı. "Ne diyorsun lan o senin kardeşin." diyordu. Adam bana sırıtarak güldü. "Borç ödenene kadar kız benimle kalacak" başımı salladım. "Asla böyle bir şey olmayacak gelmem." dediğim anda abim kolumdan tutup beni ona itmişti. Babama çaresiz bir şekilde bakarken adamlar beni zorla götürüyordu. "Baba, baba kurtar beni." ama çoktan araca atmışlardı. Gözlerim dolmuş şekilde bakıyordum. O adam da tekrar araca binmişti. Abime hayal kırıklığıyla baktım. "Seni asla affetmeyeceğim Ertuğrul Yılmazer." dedim. Araç hareket etmeye başladı. Yol boyunca hiç sesim çıkmadı. Ama o kendini belli ediyordu. "Kadem" dedi. "Ne?" Gözleri bana baktı. "Adım Kadem Barlas" dediğinde yüzüne karşı tükürme isteği gelmişti. "Banane adından soran oldu mu? Adın da senin de canı cehenneme" dedim. Elleriyle sarı saçlarımı çekerken, "Bana bak lan haddini bil sabrım taşarsa gebertirim." dedi. Alaycı bir gülümseme takınarak, "Senin gücün anca kadınlara yeter şerefsiz" dediğim anda elleri dudaklarıma kaydı. "Seninle çok eğleneceğiz" dedi.
Sayın seyirciler son dakika haberlerini veriyoruz Ünlü iş adamının eski nişanlısı Heval Recvan evinde ölü bulundu. Aldığımız habere göre boğazı kesilerek katledildi. Televizyonda ki habere donup kalmıştım. Ablam öldürülmüş gözlerim yanıyordu. Kahvaltı yapan aileme koşup, “Baba “ diye bağırıyordum. “Ne oldu keçamın “ diye sorduğunda, “Heval ablam. “babam öfkeyle bağırdı. “Anma onun adını “dedi. Gözyaşıma hakim olamadım. “Baba ablam ölmüş onun boğazını kesmişler. “dedim. Babam donup kaldı. Elini bir anda kalbine koydu. “Heval “annemin feryatlarını tüm Şırnak duymuştu. Telefonu elime aldım. Havin ablamı aradığım da hıçkırık tuttu. “Berfe ne oldu? “diye sorduğunda gözlerim doldu. “Havin ablam öldürülmüş. “ablam öyle bir bağırdı ki herkes bana baktı. Ardından telefonu kapattım. Morg odasında ablamın bembeyaz yüzüne baktım. İçim kavrulurken herkese kan kusturmaya yemin ettim. Onun başına ne geldiyse Mirza’nın yüzünden gelmişti. Son kez öpüp koklamak bir insana bu kadar acı veremezdi. Oysaki onun ne çabalar sarfettim. Hızlı adımlarla Mirza Recvan evine doğru gittim. Kapıdaki korumalar bana bakıp, “Kime geldiniz? “diye sorduğunda, “Ağanız olacak ite söyleyin çıksın. “koruma ters ters baktı. Anlaşılan çıkacak yüzü yoktu. Gözyaşıma hakim olup, “Mirza çık dışarı katil çık “konağın önüne çıkan ailesi bana öfkeyle bağırdı. “Ne dersin sen kim katil”diye bağırmıştı.. “Oğlun katil onun yüzünden ablam tecavüze uğradı. Yetmedi onu genç yaşında öldürdüler hemde nasıl biliyor musun? “hepsi aynı anda bana bakarken, “Boğazını kesmişler ablam öldü siz katilsiniz bütün Şırnak duysun Mirza Recvan katildir. “ Ardından bir araç yanaştı. Bu ablamdı yanıma geldi. “Berfe “ona sarılıp ağladım. “Abla herşey bunlar yüzünden oldu. Ablam Mirza’nın düşmanları tarafından tecavüze uğramış yetmedi şimdi de öldürüldü. “Havin ablam gözlerimi sildi. “Merak etme hepsi tek tek bunun bedelini ağır ödeyecek “dedi.
Gözlerim dolu dolu bakarken sevdiğim adamın bana yaşattıklarını yüzüne haykırdım. "Sen... Sen bir katilsin hayatımı bitirdin beni öldürdün yetmedi mi? Sen benim abimin katilisin." Abime kıymıştı. Hemde hiç acımadan soluk nefes alırken, "Keşke seni hiç tanımasaydım." gözlerindeki yabancı bakışını fark ettim. Onun bu kadar acımasız olduğunu bilmiyordum. "Bak bana bak beni ne hale getirdin." diyerek bağırırken, "Senin yokluğun bana ne acılar veriyor." dedi. Ellerini Saçlarına geçirdi. "Senin yüzünden psikopat gibi oldum." diyordu. Yine ben suçluyum kimse değil hep böyle oluyordu. "Aslında sen hep böyleydin." gözlerindeki öfkeli bakışları beni korkutuyordu. " suç bende değil seni böyle cani yapan annende." dedim. "Seni dolduracak kadar göz çıkaran benden ölesiye nefret eden annen sahi seni ne zaman sevdi." dedim. Kaşlarını çattı. "Sen onun evladı olsan bu kötülüğü sana yapar mı?" "Leyla sus lütfen sus." dedi. Beni susturmaya çalışıyordu. "Neden gerçekler acı mı, veriyor." elindeki silahı başına koydu. "Beni ailem sevmedi. Sende sevmedin." dedi. "Yanlış ben seni sevdiğim halde canımı yakmak için elinden geleni yaptın." sustum. "Sen abimi öldürdün o beni korumaya çalışıyordu." gözyaşlarım akıyordu. "Sen beni diri diri toprağa koydun." "Ben... Ben... " Sen öyle şeyler yaşattın ki bana ölsen bile üzülmem çünkü sen hiçbir şey hakketmedin. " dediğim anda ayağa kalktı. Gözleri tekrar beni bulduğunda hayal kırıklığıyla bakıyordu. " O zaman sana elveda. " Boş binada tek bir ses yankılandı. Baran hayatına son vermişti. Bedeni yere yığıldı. Ölüm bu kadar acı veremezdi. Ama veriyordu hayatımdaki iki insan bir anda çekip gidiyordu...
Bu gece hisler gerçek gülüşler sahte kimse ne olduğunu bile farkında değildi. Tek amacım sadece o madalyonu almak olacaktı. Işıklar kapandı perdenin ardındakiler çığlık çığlığa bağırırken ben çoktan madolyona ulaştım. Alarm çaldı ve kara kedi ortadan kayboldu. Kulaklarımı sağır eden o ses gelmişti. “Alev hata yapma lüksün yok” yakalanmadan kaçarken doluya yakalanan ben olmuştum. Bir anda etrafımı polisler sarmıştı. Tekrar ışıklar kapandı ve kara kedi yine kayıplara karıştı. Lakabım buydu. “Kara kedi. “ Tek bir gecede herşey olup bitmişti. Evlilik hayalleri kurarken bir gecede en karanlık mafyaların eline düştüm. Sevdiğim adam Selim Yılmazer beni borçları karşılığında yeraltının en tehlikeli mafya babasına satmıştı. “Alparslan Türkeş “ Peki bana ne mi oldu? Herşey hayatım çalındı. Küçük kardeşim esir alındı. Tek istedikleri bir madalyon çalmamdı. Bunun için aylarca eğitim gördüm. “Aferin sana kara kedi. “ İşte karşımdaydı. Hayatımı cehenneme çeviren adam gerçi adam bile sayılmazdı. “Bu yeteneği yatakta isterim. “ “Çok beklersin asla öyle bir şey olmayacak. “ “Alev “ Derin bir nefes alarak arkama bakmadan adım attığım anda boğazıma kadar yapıştı. Tek istediği onu yatakta mutlu etmemdi. Arkadan bir erkek sesi geldi. “Kızı rahat bırak. “ Sesin gelmesiyle Alparslan’ı iterek derin bir nefes çektim. Tam bir adım atıyordu ki yine o ses gelmişti. “Bir adım daha atarsan ecelin olurum. “ “Sen kimsin? “ Karanlığın içinde bir gölge oluştu. Bize doğru yanaştığında yüzü daha çok belirgin olmuştu. Gözleri bal rengini anımsatıyordu. Sahi o renkte göz var mıydı? İç sesim, “Tabi ki var Alev”dedi. Yavaşça bize doğru gelip, “Ben kim miyim? Ben gecelerin sahibi Ateş Korhan”dediği anda Alparslan geriye doğru adım atmıştı. Göt korkusu böyle bir şey sanırım korkudan titremeye başladı. Adını yeni öğrendiğim adam bana bakıp, “Kardeşin araçta yanına gidip bekle “duyduklarım karşısında şok geçirdim. İşaret ettiği yere koşarken Alparslan kolundan tutup çekti. “Hiçbir yere gitmiyorsun? “ Ateş öfkeyle bağırdı. Ve onun sesiyle bütün sokak inledi. “O kolunu çek yoksa kökünden koparırım. “dedi. Kolumu kurtarıp kardeşime koştum. Aracın içinde önündeki tabletle oynuyordu. Yarım saat sonra Ateş yanıma geldi. “Araca bin gidiyoruz “
Ay akşamdan ışıktır.." kulağıma gelen mırıltıyla gözlerimi açarken dışarıdan sesler geliyordu. Yataktan kalkıp baktığımda koğuştakiler camdan dışarı bakıyorlardı. "Siz nereye bakıyorsunuz?" diyerek sorduğumda hepsi aynı anda korkuyla bana bakıyordu. "Komutanım şey" geveleyip duran Yağız'a bakarken, "Ney?" dediğim anda, "Komutanım kardeşiniz burada eğitim alanında." dediğinde gözlerine bakarak, "Ne - Ne nasıl burada?" diyerek bağırdım. "Komutanım sakin olun." diyen Furkan'a ters ters bakarken bir anda dışarı çıktım. Karşımda 6 kadın asker vardı. Bu kabus muydu? Eğitim bitince Yaren masum masum bakıyordu. "Abicim açıklayabilirim." dedi. "Açıkla bana senin ne işin var burada?" diyerek sordum. Sesim öfkeyle çıkarken tereddüt etmeden, "Sınava girdim kazandım görev yerim burası çıktı." dediğinde sabır diledim. "Anne ve babamın haberi var mı?" başıyla onaylar şekilde salladı. "Başta kızdılar ama senin yanındayım diye ses etmiyorlar." dedi. "Peki rütben ne senin?" diyerek sordum. "Uzman çavuş" dediğinde kendime hakim olmaya çalışıyorum. "Şimdi sen benim abim değil komutanımsın?" başımla onay verdim. "Ha sadece ben değil yengem de var." dediğinde kaşımı kaldırıp, "Yengen? Karşı tarafı işaret ettiğinde oraya baktım. " Birce "Yıllardır sevdiğim aşık olduğum kadın gözleri bana dönerken yanımıza geldi." Selam Kadir abi. "dediğinde," Hay senin abine " diyerek mırıldandım. Anlamazca bana bakarken," Benim akşam Diyarbakır'a gitmem lazım. "dediğinde," Neden? "diyerek sordum. " Abi Birce Hava kuvvetlerine giriş yaptı."dediğinde şaşkınlık içinde kalmıştım." Hayırlı olsun. "diyerek içeriye girdim. Yağız yanıma geldiğinde," Olmuyor işte ne yapıyorsam beni fark etmiyor. "dediğinde elini omzuma koydu." Sabret kardeşim elbet bir gün olacak" dediğinde bakışları hüzünlendi. "Senin neyin var?" diyerek sorunca, "Biliyorum bana kızacaksın ama ben Yaren'i seviyorum hemde öyle böyle değil seviyorum işte istersen apzımı kır." dediğinde şaşkınlık içinde baktım. Konuşmasına devam ederken, "Ama beni görmüyor?" diyerek isyan ediyordu. "İsyan etme Allah'ın gücüne gider." dediğim anda güldü. "Bana diyene bak hele." dedi. Camın önünde öylece bizi fark etmeyen sevdamıza bakıyorduk. Belki de bir gün kavuşuruz.
Siyahın koynunda büyüyen küçük çocuk gözünü sabahın ilk ışıklarına açtı. Ufacık ellerini geriye doğru açıp derince gülümsedi. Her şeye inat yüzündeki tebessüm varlığını daima koruyordu. Küçük bedenine rağmen omzuna yüklenen duyguları ömür boyu taşıyacağını bilmeden küçük adımlarla salona doğru yürümeye başladı. .... Merdivenin basamaklarını birer birer inmeye başladı. Fakat kalbine inen keskin sızı adımlarının durmasına sebep olmuş, elleri göğsünü bulmuştu. Ardından etrafta dolanan kan kokusu burnunun direğini sızlatmıştı. Bu duyguları tanımayan bedeni kötü sinyallerin habercisiydi. Korkak adımlarla basamakları inip salonun girişine kadar ağır adımlarla yürüdü. Yerde kanlar içinde yatan bedenlere değen irisleri büyüyerek kızıllığa boyanmıştı. Ürkek bakışları sağını solunu kontrol ederken yerdeki kan göletine bulanan ayaklarını umursamadan yere oturdu. Yabancı duyguların ve de çocuk hislerin hakimiyeti altında kalan Eymen'in gözlerinden bir damla yaş düşerek kan göletine damladı. Kanı ile birer birer buluşan gözyaşları tükenmek bilmeden atıyordu. Elleriyle sarı saçları okşayıp sessizce fısıldadı. "Cennet güzel midir?" Annesini kaybeden küçük çocuk gözyaşları tükenmek bilmeden akarken annesinin cansız bedeniyle uyumak zorunda kalmıştı. Annesinin üşüdüğünü düşünürken koltuktaki örtüyü üzerine örttü. "Anne hasta olursun." Üst katta bir ağlama sesi gelince kardeşinin yanına koşmak için hızlıca çıkarken dizini merdivene vurmuştu. Ama yinede çıkmaya devam ediyordu. Odaya girdiğinde kardeşine bakarak ağladı. "Ağlama lütfen ağlama ne olur." O küçük çocuğun içindeki acı hiçbir zaman geçmedi. Derin bir nefes çekerken gözleri doldu. Ve o iki çocuk zamanla büyüdü. Ama içlerindeki o acı hala aynıydı..
Zamansız ayrılıklar bu kadar can yakmamalı genç kadın mezar taşını okşadı. Toprağı eline alıp "Sana bunu yaşatan her kim olursa olsun bedelini ağır ödeyecek" yemin etmişti. En değerli varlığını gözleri önünde kaybetmişti. O kadar dil döktü ama ikna olmamıştı. Ve kendini aşağı atmıştı. Genç kadın o günü hatırladı. Gözleri dolmuş nefesi tıkanmıştı. Şirketin çatısından bakınca kardeşinin vücudu paramparça olmuştu. O ölümün arkasında bir neden arıyordu. "Neden yaptın bunu daha hayallerin vardı." diyordu. Peki kim suçluydu? Hayatında ilk defa bu kadar çaresiz hissetti. Şimdi elinden kayıp giden kardeşinin intikamı için herşey hazırdı. Eninde sonunda o katili bulacaktı. ... Savcı kardeşinin söylediklerini duyunca sinirleri tepesine çıkmıştı." Ne demek kız benim yüzümden öldü?" öfkeden deliye dönerken kardeşine bakıyordu. "Abi gerçekten pişmanım." dediğinde alayla güldü. "Pişmanmış peki bu neye yarar ki" dedi. "Teslim olacaksın." dediğinde gözleri doldu. "Ben yaşayamam abi lütfen kurtar beni." diyerek yalvardı. Aklına o kadının gözyaşları geldikçe nefes alamıyordu. "Yapamam bunu cezanı çekeceksin." dedi. "Öldürürüm kendimi yine de girmem." dediğinde Zahir hayatında yapmadığı bir şey yapmıştı. Kardeşine tokat attı. "Senin arkanı toplamaktan bıktım artık o kızın günahına girdin." kelimeler boğazında tıkandı. "O kız sizin yüzünüzden hayata gülücükler dağıtırken ablasının gözü önünde kendini öldürdü." dedi. "Abi" dediğinde kardeşine bakıyordu. "Yurtdışında kalacaksın. Bir daha sakın gelme ölsen bile arama beni." dedi. Bu da onun son sözüydü.
"Ben bir göçmen kızı gördüm tuna boyunca." duyduğum türkü sesiyle etrafa baktım. Bunu tek bir kişi söylerdi. Sevdiğim adam Selim ağacın arkasında durmuş bana bakıyordu. Gözleri kızarmıştı."Göçmen kızı" sesinin titrediğini hissediyorum ne olmuştu. "Selim neden bana yabancı gibi bakıyorsun?" yutkundu."Ben ne diyeceğimi bilemiyorum ama içimde daha fazla tutmayayım." Ben nişanlandım. "dediğinde söyledikleri cümleler beynimde tekrar ediyordu.Gözlerimi kapattım kulaklarımın sağır olmasını istedim." Sen nasıl "devamını diyemedim kelimeler boğazımda kaldı. Gözlerimi sildim." Sana mutluluklar dilerim Selim Ağam zaten benle olmazdı. "dedim. Ama kalbim alev alev yanıyordu." Ee sonuçta sen ağasın sana anca ağa kızı yakışır benim gibi köy kızı yakışmazdı. " diyerek orayı terk edecekken arkamdan bağırdı. " Çok üzgünüm. " güldüm buna çünkü komikti." Üzgün olman neyi değiştirir ki bu ilişki için mücadele eden bendim." dediğim anda gözleri hayal kırıklığıyla bakıyordu." Bu saatten sonra benim için bittin. "diyerek gittim.
Ben Zemheri ailesinin tek kızı babasının koruyamadığı annesinin yaralı kızı. Sevdiği adam tarafından terk edilip iftiraya maruz kalan yaralı anne Kocasının korumadığı kadınım sevdiğim adamın abisine eş olan yaralı genç kız abimin yaptığı hatanın bedelini ödeyen karnındaki bebeğine bile sahip çıkamayan kadın. Bebeğimin kaybetmenin acısını daha yaşamadan üstüne kuma gelen kadınım ben Zemheri ailesinin biricik kızı kocasının belalı karısıydım. ... Bir kere yüzüme bakmadın? "diyerek bağırdı. Onun içindeki acısından haberi yoktu. Gözyaşları akarken," Boran Aslanbey sen korkağın tekisin. "dedi. " Neden görmüyorsun canımın nasıl yandığını? "diyerek bağırdı. Onun sesiyle konak ayağa kalkarken umursamaz bir şekilde bakıp duruyordu." Doğru sen düzgün adam olsaydın sevdiğin kadın başkasıyla olmazdı. "dediğinde Boran'ın öfkeli bakışları onu buldu. Zemheri sus artık" diyerek bağırdığında onun hiç susmaya hakkı yoktu. "Gerçekleri söylüyorum sana o kız senin yüzünden o halde ona inanmadığın için kapıya koyduğun için."diyerek bağırdı. " Gerçekleri bilmiyorum sandın ama herşeyi biliyorum adamlığı git kardeşinden öğren sahip çıkamadın gelip acısını benden çıkarıyorsun. "gözyaşları akarken eli karnına gitmişti. " Senin yüzünden bebeğim öldü. Sen hepimizin katilisin. "dediği anda Boran'ın eli kapıya giderken," Git hadi en iyi yaptığın şey bu zaten sabaha kadar iç sonra odaya dalıp döv sen bu kadar vicdansız birisin. "dedi. Elini kaldırdığında," Vur hadi bak bakalım bu konağı başına nasıl yıkıyorum. "dedi. Bir hışımla giderken üst kattan bağırdı." Boran Ağa "diyerek seslendi. Sesin gelmesiyle arkasına bakarken," Gidişin olsun gelişin olmaz inşallah "dediğinde tam bir şey yapacaktı ki annesi karşısına geçip," Haydi git bu kıza ettiğin zulüm yeter. "diyerek kızarken arkasına bakmadan gitmişti. Zemheri'nin imtihanı da kocası olacaktı. Ya mücadele edecek yada pes edecekti. Kocasına kadınlık ederken sevdiği adam yavaş yavaş ölecekti. Furkan'ın pişmanlığı buydu. Sevdiğine sahip çıkamamak her gün onları gördükçe ölmekten beter olacaktı. Bu savaşın kazananı kim olacaktı...
Yıllardır aldatılan bir kadın ve ondan nefret eden bir adam hangi kadın ihaneti affededer. Hangi kadın aldatılmayı hak eder. Peki ya adam karısının ona ihanet ettiğini sandı. Kadın yeminler etti. Adam inanmadı. Berivan onu affetmek için bahaneler ararken kocası onu gözününde aldatmıştı. Peki neydi suçu sevmek mi? Yoksa güvenmek mi? Adam tek bir gecede hem çocuğunu hemde karısını kaybetmişti. Peki kimdi suçlu çocuğunu kaybeden anne mi? Yoksa onları terk eden baba mıydı? Adam pişman kadın yaralıydı. Ama bilmiyordu ki bir gün sevdiği adamın toprağın altına gireceğini eğer bilseydi onu çoktan affederdi.
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.