+18 yaş üzeri için uygundur. Ağır smut sahneler içerir! Sert öpüşü az önceki masum anı yok etti masumiyet iki günahkar arasındaki toz pembe yalan gibiydi. Parmakları iki yanağımı kavrayıp yüzümü yüzüne yaklaştırdı. Dudakları aralandığında alt dudağımı kavrayıp ağzının içine gömdü. Parmaklarıma dolanıp kalmış saçlarını asılıp alnı alnıma yaklaşacak kadar yakınlaşmıştık. Dudakları tenimden bir an olsun geri durmadan aşağılara doğru indi. Göğüs kıvrımımı öperken dişlerini sürtüyordu Avuçlarını gögüslerimin üzerine oturttu. Sıkıp sıkıp bırakırken beni ele geçirmesine izin verdim. Göğüslerimin kabarıp bedenimin uyarılırken uçlarının dikleştiğini hissediyordum. Dudağı sağ göğsüme kayıp kiraz çiçeği dediği uca ilerledi. Elini çekerken göğüs ucumda iki dudak ve aniden gelen bir ıslaklık hissettim. Dili etrafında tam dur döndükten sonra dişliyor ve aynı şeyi sürekli yapıyordu. Nefes almak bir yana dursun bedenim her dakika başı uyarılıyordu. Yüzü göğüsümün yakınındayken elleri kalçalarıma tutunuyor ve yavaş yavaş sürtünerek aldığım zevki arttırıyordu. Dudaklarımı işkence ettiği yerden zorlukla ayrıldığında yüzümün haline bakmak için başını kaldırdı. Halimizden memnunduk. İşaret parmağım dudaklarımın arasında dişlerimin mahkumiyeti altındaydı. Eğer ısırmasam iniltim okyanus ortasında olsak bile kıyıdan duyulurdu. İkimizinde şiddetle inip kalkan göğsü birbirine çarpıyordu. Bacaklarımı biraz daha ayırıp kendine dolayıp bacak arama girerken ellerimin titrediğini fark ettim ve sertçe yutkundum. Yüzümü perdeleyen saçlarımı gözümün önünden çekerken eğilerek bir kez sürtündü. Başım geriye düşmüştü araladığım dudaklarımdan kesik kesik nefesler alıyordum. Geri çekilmek ister gibi kalçasını benden uzaklaştırırken beline sarılı bacaklarımı sıkılaştırdım. Nefeslerimi daha yakından duymak ister gibi yüzüme eğildi. Sessizlik aramızda sakin bir nehir gibi akıp gitti. Parmak uçlarımda teninin sıcaklığını hissetmeyi hiçbir hisse değişmezdim. Bakışlarım yarasına çevrildiğinde parmak uçlarım yararsına gitti. Dokunup acıtmaktan çekinmiştim ama yarasına şifa olacakmışım gibi dokumayı seçmiştim.
+18 yaş üzeri için uygundur. Ağır smut sahneler içerir! "Benden nefret ediyor musun?" diye sordu sertçe. Tek kaşım aletim gibi kalktı. "Şu anda bunun ne ilgisi var?" Bakışları aletim kadar sertti. "Nefret ettiğim kadınla seks yapacağını söylemiştin." Siktir, gerçekten beynimle düşünmüyordum. Düşündürtmüyordu! "Buraya gel." dedim elimi ona uzatarak. İki kuralım vardı. İlk kural Edward ile Leon'u karıştırma. İkinci kuralsa Leon ile Edward'ı karıştırma. Emelie ile geçirdiğim son bir aydan biraz daha fazla olan zamanda bu iki kuralı çok kez çiğnemiştim ve şimdide çiğniyordum. Kanepenin önüne dolanarak elimden tuttu ve onu birden kanepeye çekerek eski yerine yatırdım. Kendi kendine soyunması beni büyük bir zevkten mahrum bıraksada aynı zamanda beni büyük bir zahmettende kurtarmıştı. Ayağa kalktım ve üzerimdeki son parçalardan da kurtuldum. Ve o beni izledi. Üzerine uzanmak istediğimde ayağını kasıklarıma dayadı. Topuğu erkekliğime değiyordu. Kasten. Yüzünde sakin bir durgunluk vardı ve aksine yanakları heyecandan kırmızıydı. "Cevap ver bana." "Nefret ediyorum, kin tutuyorum, intikam istiyorum, seviyorum, aşığım şehvet ve tutku besliyorum. Sana aşırı derecede takıntılı ve saplantılıyım. Karışık." diyerek hızlı bir cevap verdim. "Tatmin edici oldu mu?" "Daha değil." dedi bacaklarını sonuna kadar açarken. "Tatmin olmadım."
+18 yaş üzeri için uygundur. Ağır smut sahneler içerir! Bacaklarımı beline sarıp, topuklarımı bel boşluğuna bastırarak içime daha sertçe gömülmesini sağladığımda, dudaklarından erkeksi bir inildeme çıktı. Hareketleri seri bir şekilde hızlanmaya başladığında aldığım zevkle çığlık attım. "Ah, bu gece kesinlikle durmak yok!" Sağ omzumdan sessizce öperek, ısırdı. Kalçası içime darbe indirmeye devam ederken, ağzı göğsüme yapıştı, dilini yavaşça uç kısımda gezdirdi, beni yavaşça emdi. Yoğun duygular bacaklarımın arasına inen erkekliği ve rahmim arasında sıkışıyordu. Çünkü en derin noktaya kadar ulaşmıştı. Leon'u rahmimde hissediyordum, derin ve sert bir şekilde darlığıma meydan okurcasına benimle sevişiyordu. O kadar sıcak ve o kadar çıldırtıcıydı ki kendi inildemelerime engel olamıyordum. Alt dudağımı ısırdığım için aldığım kanın tadını önemsemeden dudaklarımı soluğunu çalarak dudaklarına bastırdım. Dudakları dudaklarımdayken gülümsedi. "Tehlikeli eylemlerde bulunmamalısın Emelie. Yeterince risk altındasın." Dudaklarımdan bir kez daha soluksuzca öperek, kıkırdadım. "Beni koruyun öyleyse Bay Shawn." "Seni kendim dışında herkesten koruyabilirim, sevgilim." Gözlerim yavaş yavaş gözlerinde büyüyen aşkın kıvılcımlarını net bir şekilde görüyordu. Aşk somutlaşarak içime işlendiği her darbede bana meydan okumaya devam etti. Leon sertliğini derinliğime batırdıkça sıcaklık ensemden sırtıma zevk damlaları olarak akıyordu. Derinliğimin kasılır gibi zevk dalgalarına bulandığını hissettim. Uyluklarımdan, kasıklarına sersemletici bir his tırmandı. Leon'un gözlerindeki aşk dolu bakışlar ruhunun soyut imzalı yeminiydi. Baskılarının yoğunlaştığını gördüm, kesik kesik nefes alıp verişimi duymak ister gibi ritmini daha da hızlandırdı. Sertliğinin içime her düşüşünde darlığım onu sardı ve bu müptelası olduğum his beni çaresiz hissettirdi. Kollarımı boynuna dolarken yüzünü boynuma bastırdı. "İşte böyle bebek. Seni tüketmemi hisset." Derin bir sesle inlemem tüm nefesimi tüketti ve terli derim kaburga kemiklerime yapıştı. Leon inlememi duyduğu an tenime bastırdığı dudaklarında bir gülümseme hissetmiştim. Boynuma sulu öpücükler bıraktı. Kokumu derin derin soludu. Başımın arkasından tutup yüzü yüzüme denk düştüğü zaman beni sert bir arzuyla öpmeye başladı. "Seni seviyorum, yasemin kokulu sevgilim." dediğini duyar gibi oldum ama dili ağzımın içine girdiğinde söylediklerinin pek bir anlamı yoktu. Seslerimizle değil sevişirken anlaşıyorduk. Dili ağzımın içinde bir girdap oluşturmaya başlamıştı. Derinliğimin dibinde lavlar kendilerini çatlaklardan dışarıya bırakıyordu. Gözlerim kararana, beni nefessiz bırakana kadar öptü. Başımı kaldırıp çenesinin altından hafifçe ısırdım. "Seni seviyorum kül adamım." Bir an üstte geçip aletinin üzerinde zıplamak istemiştim ama hareket edecek gücüm yoktu. Başım zevkten dönmeye başladı. Bir depremin etkisinde kalmış gibi sarsılıyordum. Daha önce çok kez ama şimdi daha keskin hissettiğim zevkli acıyla suyum derinliğimden taşıyor kasıklarıma bulaşıp dışarı dökülüyordu. Durmadı, kendini çekmedi aksine kaslı karnı, düz karnıma yapıştı ve kalçasını sertçe ittirdi. Bedenim daha fazlasını kaldıramayacak kadar gücümü yitirmem onu eğlendirmişe benziyordu. Gülümsüyordu. Kendimi yere bırakarak bacaklarımı belinden çözdüm ve ayaklarımı yere yaslayıp bacaklarımı sonuna kadar açarak tüm benliğimi Leon'a sundum. Her zerrem hassaslaşmıştı ve o hissetmesine rağmen benim içimde olma zevkini hissetmekten vazgeçmedi. Yüzünü ellerimin arasına alarak, öpmekten şişmiş dudaklarımla dudaklarıyla ilgilendim. Leon ona her dokunduğumda kendini bana adar gibi hızını hiç kesmedi. Doyumsuzdum.
Gözleri kısılırken kirpikleri usul usul dudaklarımız gibi birbirine kenetleniyordu. Üst dudağı birbirine bastırdığım iki dudağım arasına yerleştiğinde ay tutulup kaldı sandım çünkü her yer kararmıştı. Dudaklarının dokunuşuyla kül olacağımı sandım, kendime ait gördüğüm tek kişilik gelecek parçalanıp, kendini alevlere teslim ederek kül oluyordu sanki. Dudaklarının baskın öpüşü ve benim öpüşüne karşılık vermem dudakları zaafım olabilecekmiş gibi beni çok zayıf bir yerimden vurmuştu. Nefesi dudaklarımı karın toprağı örttüğü gibi örtmüştü. Hisler dudakları arasından dudaklarıma sızıyordu. Nefesinin dudaklarımı sardığı gibi ellerimle kemikli yüzünün etrafını sardım. Şeytana ruhunu satmalıydı, ruh şeytanı dize getirmemeliydi. On üç hayatımın her birinde edindiğim tecrübeler sayesinde bir hedefim vardı. Dört imparatorluğu da ele geçirecek tüm halkları tek bir imparatorluğun çatısı altında birleştirip yönetecektim. Kalbimin, ruhumun ve zihnimin tüm emeli buyken ben en kadim arzumdan beni öpen adam yüzünden sıyrılıyordum. Ben şeytandım. Şeytanın ruhunun bir parçasıydım. Şeytanın kızıydım. Kötüydüm. İyi olan herkes ve her şey düşmanımdı. Şeytan ruhu ele geçirirdi, ruh şeytanı elde etmezdi. Dudaklarını dudaklarıma daha da bastırdı, düşüncelerimden kılıç keskinliği bir hacimle kurtuldum. Gözlerimiz açıldı. Sonra onu gördüm... Gözlerinin yansıdığı zihnini izlemeye başladığımda düşünceleri netti. Zihninin en kuytu karanlığında istediği arzusu bendim. Hükümdarlık değildi, imparatorluk değildi. O karanlık arzu bendim. O bendim. Arzusu kalbimdi. Aşkı bendim. Tek seçeneği bendim. Gözlerimde ki gözleri... Dudaklarımda ki dudakları... Hissettiği ve hissettirdikleri... Edwardas dudaklarıma fısıldadı; "Karıcığıma, kocasına inanması için bir öpücükten daha fazlasını bahşedeceğim."
"Evet. Ne yapacaksın? Beni cehenneme mi götüreceksin? Yada iblislere yem edeceksin? Belki de beni sadistçe işkence ederek öldürmeyi tercih edersin?" İşaret parmağını şakağıma bastırdı. "O beyninde neler dönüyor? Benim hakkımda neler düşünüyorsun? Kafanda hep böyle fanteziler mi kuruyorsun? Seni cehennem ile cezalandırmak yada sana işkence etmek mi? Bu kadar basit mi yani?" "İblislere yem etmeyi unuttun." dedim. Onu yumruklamak istiyordum. "Ve bence sen o işkenceyi seçerdin." "Senin gözünde canavarım değil mi?" "Seni ilk gördüğümde de bana bunu sormuştun. Ama ben seni o işey yaramaz kanatlarla gördüğümde bile düşüncelerim de sana canavar diye hitap etmemiştim." Derin bir nefes aldım. "Tabii hançeri bana fırlattıktan sonra bir şeyler değişmiş olabilir." "Seni sınıyordum ani tehlike altında ne yapacağını görmek istemiştim." Güldü. "Sende üstesinden geldin." "Sınama beni!" diye bağırdım. O kadar öfkeliydim ki sinirden gözlerim dolu dolu olmuştu. "Ama ben senin dövüş eğitmeninim değil mi?" Uzun siyah kirpiklerinin gölgelediği gök mavisi gözlerini kırpıştırdı. "Bir nevi öğretmenim ve seni sınav etmek elbette hakkım." "Yanlış. Senin benim üzerinde hiç bir hakkın yok." Başımı şiddetle iki yana salladım. "Hiçbir konuda! Hiçbir anlamda! Hiçbir zamanda!" Çenemin altından tutup kaldırırken başımı iyice yükseltti. "İşte bu yüzden." dedi ve dudaklarını ıslattı. "Kötü olan taraf hep ben oldum. Her zaman her anlamda her ama her konuda. Hakkım olmayana göz diktim. İlk kez kötü olmaktan şikayetçi değilim." Dudaklarıma dokunduğunda başımı geriye attım. Bu onun üzerime biraz daha eğilmesine sebep oldu. Ani bir şok dalgası tüylerimi diken diken edip her hücreme işledi. Heyecandan ilk tepki verememişken uzanıp ona karşılık verdim. Bunu yapmak isteyip istemediğimi bile bilmiyordum. Ona güvenmiyordum. Onca şeyden korkarken ondan korkmuyordum. Beni her seferinde dehşete düşürse de ondan korkamıyordum. Elini belime koyup destek verdi. Başını yana yatırdığında an derinleşti. Aklım başımdan açtığı kanatlarını çırpıp uçarak gitti. Sadece Sky'ın öpüşü zihnimdeki her düşüncenin yerini aldı. Kolumu bırakıp kalçamı kavradı. Bedenim yükselirken beni duvar ile bedeni arasına sıkıştırdı. Göğsüm Sky kendini bana tüm gücü ile bastırırken nefes aldığım anda yukarı aşağı inip çıkmakta zorluk çekiyordu. Sky'ı öptüğüme inanamıyordum. Hırıldadığında kollarının arasında sıçradım. Dudaklarımız birbirinden koptu iki eliyle yüzümü kavradığında ne yapacağımı bilemez halde gözlerim bir kaçış yolu aradı. "Mia, gözün." dedi. Neyi kastettiğini aklım başımda olmadığı için anlayamadım. Yeniden dudaklarıma kapandığında ona kıyasla benim gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bedeninin baskısı beni havada tutmaya yetmedi aşağı kayarken bacaklarımı beline sardım. Boştaki elim gür saçına dolandı. Saç tellerini derisinden koparma uğruna olsa da parmaklarıma dolayıp çekiştirmekten kendimi alıkoyamadım. İkinci öpüşünün ikinci yarısında dahada güç uygulamaya başlamıştı. Nefessiz kalırken dudaklarım hitap düşen bedenimle birlikte artık Sky'a karşılık veremiyordu. Bacaklarım gevşemiş beline tutunamazken saçlarına doladığım parmaklarım artık onun canını yakma uğruna olsa bile saç tellerini çekiştirmiyordu. Bitmiştim. Elleri yüzümden çekilip belimi kavradı. Ayaklarım yere bastığında kuru bir dal parçası gibi kırılarak dizlerimin üzerine düşmeme neden oldu. Sky artık geriye çekilmeyi akıl edecek kadar kendini topladığında benim gibi kendini yere atmıştı. Maalesef yüzünü görememiştim. Ki yüzüne bakmaya hazır olduğumdan bile emin değildim. Saçımı sol omzumda topladığında başını omzum ve boynum arası girintiye sakladı. Kolları belime dolanırken bana sarıldığını yeni yeni farkına varıyordum. Sıcak nefesini boynuma verdi. Avuç içim ile ağzımı örtüp ses çıkarmamak için kendimi tutmuştum. Başımı duvara yaslayıp gözyaşları ile dolan gözlerimde ki yaşların geçmesini bekledim. Yaşlar kendiliğinden geriye çekildiler. Saçını okşadığımdan haberim bile yoktu. Bana biraz daha sokulurken üç adımı da sakin melodik bir sesle fısıltıya döktü; "Anna Maria Mia." Bu üç isim ilk kez kulağıma bu kadar hoş ve canlı gelmişti. İlk olmasa da insan olmayan başka bir varlık tarafından öpüşme deneyimimi yaşandığıma şaşırmış mıydım? Hayır, pek değil. Aslında bir insan ile öpüşseydim asıl o zaman şaşırırdım. "İsimlerin." diye mırıldanarak devam etti. Güldüğünü dudaklarının boynumda yayılışını hissettiğimde anlamıştım. Bedeni titriyordu. Elleri kollarımı kavradı. Başını tünediği girintimden çıkarırken kahkaha atmamak için verdiği çabayı gözüme soka soka bana gösterdi. "Sence de boyuna göre sana oldukça uzun isimler vermemişler mi?"
"Bugün ölmem değil mi?" diye sorduğumda Sky ellerini omuzlarıma koydu. Masaj yapar gibi sıkıp sıkıp bırakıyordu. "Rahatla." dedi. "Onlarda ataları gibi. Tehdit olduğuna emin olup da tehdit olduğunu düşündükleri kişiyi yok edene kadar durmazlar. Sonuna kadar ilerler. Bunun uğruna savaş bile çıkartır kan dökerler." "Sağol ya." Sky olacakları söylüyordu sanki. “Cümlenin hangi kısımda rahatlamalıydım?" Sky başını eğerek ciddiliğini korudu. Asıl beni korkutan şeyde ciddi olmasıydı. "Yakıldım, yerin metrelerce altındaki zindanlarda yüz yıllar boyunca kapatıldım, işkenceler gördüm. Görmek istemeyeceğin yerlere esaret hayatı yaşadım. Hepsini onların ataları yaptı. Aileler, kurtlar yada wampirlerin ataları fark etmez hepsinin ortak bir noktaları vardı. Korkuları. Benden korkuyorlardı. Korktukları için esirdim, korktukları için yok edilmek istendim. Yaptıkları korktukları içindi." Huzursuzca silkelendim. "Sky içimi rahatlatmak mı istiyorsun yada beni olacak olanlara mı hazırlıyorsun?" "Korku." dediğinde gözlerinde şeytani bir kıvılcım görmüştüm. "Savaşlar biter aileler gibi, barışlar bozulur dostluklar gibi, ateşkesler kısa sürer, müttefiklikler gibi. Tüm o bağlar tek tek kopar, güven sonlanır, mutluluklar hüzün gibi kısa bir an içindir. Tüm bunlar geçer gider ama korku kalır." "Korkmalı mıyım?" diye sordum sakince. Aslında iliklerime kadar korkuyordum. Onların bana ne yapacağını tahmin edemiyordum. Belki wampirler ellerimden kurtlar ayaklarımdan tutar ve halat yarışı yaparlardı. Dikkatinizi çekerim orada ki halat ben oluyordum. "Sen değil onlar korkmalılar." dedi Sky yanaklarımı hafifçe tokatlarken. "Korkuyorlar da." Kendimi küçümsemezdim ama cidden benden mi korkacaklardı? Yüzüm buruştu. Parmağımla kendimi gösterdim. "Cidden benden mi korkacaklar? Benimle kafa bulma nefil." "Ciddiyim." dediğinde gözlerimin içine bakıyordu. Önümde çömeldiğinde dizlerimi karnıma çekerek berjerde kıvrılıp küçüldüm. Sky yüzüme kötü kötü baktı. "Neden ölmeni istediklerini sanıyorsun ki? Keyiflerinden değil her halde." "Tehdit olacak neyim var ki benim?" diye sordum. Nefil sessizliğini koruyarak göz devirdi. "Ben lise son sınıfa giden bir iş adamının kızıydım. Gerçi babamı bile tanımıyormuşum ama istisnalar kaideyi bozmaz. Sadece iki hafta bile olmamışken çok şey yaşadım." "Sadece sen mi?" diye sordu. "Çok şey yaşadık." Duraksadım. Başımı dizlerime koyup kaşlarımı çattım. "Siz bana yaşattınız..." Sky bir şey demedi. Ne diyebilirdi ki? "Beni taşa mühürleyen sendin..." Parmağımı gözüne sokar gibi gösterdim. "Beni ısırmıştın hatırlatırım. Kanımı taşa damlatmıştın." Beyaz dişlerinin her birini görebileceğim kadar ağzını büyükçe açıp sırıttı. "Sende beni ısırmıştın." Elini gösterdi. Diş izlerim bile kaybolmuştu ve benim haklı sebeplerim vardı. Elimi bıraksın diye ısırmıştım. Temas bağımlılığı vardı sanırım. Sokak Köpekleri ile karşılaştıktan sonra sürekli elimi tutup durmuştu. Sky başını eğip gülümsedi. "Ödeştik say. Oldu mu?" İç çekip, "Öyle oldu diyelim bakalım." dedim. "Şimdilik ama. Daha büyük dertlerden kurtulduktan sonra ödeşiriz." Gözleri şeytani bir kıvılcımla parladı. "Nerede, ne zaman ödeşmek istersen."
“Bilinmeyen doğduğunda kıyametin başlangıcında. Bir oğlan doğdu alacakaranlıkta. Bir kız doğdu şafakta. Bir kız daha doğdu gecenin zifiri karanlığında. İki oğlanın ağlayış sesleri çınladı kulaklarda, İkiz oğullar bir şafağın doğuşunda, diğeri şafağın batışında. Son doğan ise barış bittiği anda savaşta.” “Yeni İmparator öldü, tahtı devirdi. Kırık tahtın halefi, düşmüş tacın sahibi. İmparatorluğun ikinci güneşi. Fedakarlığın bedeli, ikinci kızın hainliği. İkiz alevlerin karındaş nefesleri, Bir soluğun tükenişi, bir soluğun lanetlenişi. Son doğan savaşın varisi.” Logos sordu kudretli sesiyle; “Bu sözler geleceği anlatan bir kehanet mi? Yoksa senin öngörün mü Mia?” “Kehanet mi bilmem ama,” diye fısıldadığında Beatrice ikişer çift mavi göz ona döndü. “, bir şeyin yaklaştığı çok açık.” Mia mavi gözlerini nizam şeklinde dönen İmperium Taşlarının üzerinde gezdirdi. “Bu sözlerin sahibi Sûr idi. O rüyama girdi.” Logos’un gözü dehşetle açıldı ve Beatrice tüm tüyleri diken diken olurken donakaldı. “Neden şimdi olduğunu biliyorum.” dedi İmparatoriçe. Şişmiş karnına dokundu ve masadan destek alarak doğruldu. Karnı burnundaydı. Adım sesleri gizli locanın duvarların da yankılanırken, yüzüğünde ki sivri çıkıntıyı parmağına sürttü ve bir damla kanını taşların sunağına damlattı. “Ömrüm doluyor. Yakında öleceğim. Son dizeleri mırıldandı; Son doğan ise barış bittiği anda savaşta. Son doğan savaşın varisi. Bu dizelere göre Aris savaşta doğacak. Ama yaşayacak.” Beatrice duygusuz bir sesle, “Ama sen öleceksin torunum.” diye fısıldadı.. Hala bir şok yaşadığı apaçık yüzünde ki ifadeyle somut bir gerçekti. “Daha fazlası da ölecek değil mi?” “Evet.” Kısa bir duraksamadan sonra ekledi. “ "Kimlerin öleceğini duymak ister misiniz?” “Yeter!” diye haykırdı Logos. “Savaş kapıdaysa savaşırız. Gücümüz, kudretimiz yeter de artar.” “Yetip de artacağı kesin ama.” İmparatoriçe Logos’a bakarak sözlerini sürdürdü. “Sonsuza dek sürmeyeceği de kesin. Gelen savaş değil kıyametin ta kendisi.” Ellerini karnına koyarak varlığın çekirdeği olan taşlara kadim bir dost ve eski bir düşman gibi baktı. “İmperium ikinci kez sona yaklaşıyor. Logos senin İmparatorluğun düştüğün de nasıl hissettiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Sevdiklerini kaybettin ama sevdiğin her şeyini de kaybettin.” Logos tüylü göğsünü kabarttı. “Yasım biteli asırlar oldu İmparatoriçe. Şimdi ise buradayım senin yanında.” “Senden bir şey isteyebilir miyim?” diye sordu Mia. “Ve Beatrice senden de.” Beatrice sessizce başını salladı. Logos ise sadece kederli gözlerle baktı. “Logos; senden sonra tahta geçecek halefim Eva’nın rehberi ol.” Ama Ryan... Sırada o var. İmparator olacak kişi. diye düşündü Logos. Aklına bir soru peydah oldu. Yoksa o da mı öleceklerden biri ya da ihanet edeceklerden mi olacak? Logos bu soruyu asla dillendiremedi. Çünkü Mia her ne biliyorsa olacak şey kesindi önüne geçilemeyecekti. Sadece kurtarabildiklerini koruyacaktı. Mia önce karnına sonra büyükannesine baktı ve belki de ölmeden önce ki son istediğini söyledi. “Ve Beatrice doğacak olan son varisin yanında kal ve onu koru. Ne olursa olsun. Kızımı en sana emanet ediyorum büyükanne.”
"Seni istiyorum. Her bir parçanı. Ruhunu, kalbini ve aklını.” Kıyametin sesi yükseldi. Sesi tüm evrenlere kıyamet getirendi. Unutulmuş bir efsanenin, tarihin tozlu raflarından yükselen kitabı gibi bedeni suyun üzerinde belirirken göğe erişti. Ebediyhhiheti tek bir faninin akliyetin de sınırlandırılmıştı. Tüm ilahi varlıkların kapana kısılıcağı güçte ki, okyanuslarla kaplı aklın sınırları içinde okyanusun dibinde ki zincirlere vurulmuştu. Unuttun mu beni diye baktı mavi gözlere ya da hiç hatırlayabildin mi beni diye kuşkuyla kısıldı gözleri. Sonra emin oldu; hiç vakıf olunmamıştı ki varlığına. Yıllarıdır zihin okyanuslarının dibinde uykuya çekiliydi. Hiç hatırlanmamıştı ki unutulsun. Ama o varlığının yok ediş amacını hiç unutmamıştı. Sesi kıyameti getirirdi. Evrenler haykırışıyla kıyamete sürüklenir ve nihayet şarabı sunulurdu. Yaratılış gayesini hatırladı. Acısını çıkaracağı mavi gözlere baktı. Fani bilir gibi baktı gözlerine. Her şey bilir gibi ve farkında olan yüz ifadesi zaman gibi donuktu. Zihin okyanuslarında zaman akmazdı. Kadim olanı hatırlamakta güçlük çekiyordu. Okyanuslardan kız fısıldıyordu. Kadim olanı hatırlayamıyorsa da yaratılış gayesini biliyordu. Kıyametin sesi apaçık bir gerçekle bu evrenin sonunu da getirmek için öfkeli bir haykırışla yankılanacaktı. “Beni isteyebilirsin ruhunu ele geçirebilirsin hatta kalbimi bile fethedebilirsin ama aklıma hükmetmek buna senin gücün yetmez.” Korkak bakışlardan öte cesur gözler kıyametin sesini tanır bilir hale bürünmüş bakışlarla örtülüydü. “Sûr.” Kıyamet getirenin ismi anıldığında kıyamet getirenin gözleri irileşti. “Düşmüşlerin unutulmuşu. Lucifer, Yekun, Kesabel, Gadreel gibi düşmüş melekler arasında bile anılmayan ve unutulmuş olan.” Sûr, bu küstah ama gerçek olan sözleri işitirken öfke, kin ve nefret hisleri yüzünde belirginleşti. “Sen beni tanırken insan kızı ben senin kim olduğunu bile bilmiyorum. Kimsin sen?” “Anna Maria Mia Valentina.” Sûr ismi duyunca sustu çünkü diyecek bir şeyi yoktu. “Ve sen benim zihnimin içine hapissin.” diye sözlerine devam etti kız gözlerini varlıktan ayırmadan. “İstersem seni okyanusun dibine yeniden hapsederim. Unutulan olursun. Yeniden hatırlanmayan. Bir hiçten ibaret olan. Yoklukta kalan.” Uğursuz bir gülümseme kıvrılan dudaklar da belirdi. “Sen beni isterken Sûr, ben sana zaten sahibim
"Seks." Bacaklarımı masanın üzerinde otururken sonuna kadar ayırdım. "Sadece yatakta yapılan bir eylem değildir Bay Shawn." "Seks her yerde yapılabilecek bir şey de değildir Bayan Owen." Ellerini dizlerimin üzerine koyarak bacaklarımı sıkıca kavradı. Beni hızlıce kendine çekti ve sertliğini uyluklarımın arasına bastırdı. "Ama bu masa istisnalar arasında sayılabilir." Arsızca inleyerek, başımı geriye attım. "Lütfen, sert ol."
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.