Aşk hiç bu kadar geç kalmamıştı. Barlas Karaman'ın kalbine aşk tam dört yıl geç kalmıştı. 19 yaşındaki, kendisine eş olarak gelen küçük kızın yeşil gözlerinden akmıştı ruhuna ve kalbine. O gece cennetin yeşil tonunu kabullenmeyen genç adam, acımasızca sahip olmuştu küçük bedene. Canını yaktığı kadının ileride kendini canını yakacağını hesaplamamıştı. Feriha ikinci kadın olarak gittiği evde çok zarar görecekti. İstenmediğini duyacak, hissedecekti. Normal yolla hamile kalmayan genç kadın, asla kadın olmanın ne olduğunu anlamamıştı. Sevgiye aç ruhunu, hayatını borçlu olduğu adamın torununu doğurmak için geldiği evde doyurmak istemişti. Bir anne şefkati, baba sevgisi nasıl olur öğrenmek istemişti. Kocası tarafından aşağılanacağından ve hor görüleceğinden habersiz... Yanlış seçim, vicdan sızısı, gururdu onların arasındaki duvarın adı. Aralarındaki engelleri aşıp birlikte olabilecekler miydi? Arzu Khayal.... Hakları hayallerimin en kırılgan yerinde saklıdır!!!! 17.06.2015 ~ 04.01.2016 (İlk kitap )
Sesi yok kalbimin. Dili lâl olmuş, haykıramıyor aşkını. Öylece uzaktan seviyor seni. Leyla Aktaş.... ***** "Evimi neden bastığınızı sorabilir miyim?" diye sinirle sordu.. Adam ona cevap vermek yerine baştan aşağı giydiklerine baktı. Çıkık karnını saklama gereği duymadan üzerine oturan kayık yaka siyah elbisesinin içinde oldukça güzel görünen kadın adamı daha fazla öfkelendirdi. Üzerine gitmeye başladığı kadın duvara yaslanınca ona doğru eğildi ve sakin sesle "Az önce sevgilimle seviştim" dedi. Duyduğu kelimeler kadının içini acıtırken kendini toparlamaya çalıştı. Birkaç saniyelik gecikmeyle bunu başarsa da adamın keskin bakışları kadının yüzüne dağılan keder bulutunu fark etmişti. Kendini toplamayı başaran Leyla alayla "Bundan bana ne acaba?" diye sordu. Kafasını iki yana sallayan Ertuğrul "Onca boşalmaya rağmen rahatlayamadım" dedi. Adamın gözlerine bakarak açık açık alayla gülümseyen kadın "Bir rahatsızlığınız mı var?" diye sordu. Kafasını geri atarak sakinleşmeye çalışan adam bunu başaramayınca "Var lanet olası rahatsızlığım var." diyerek hafif sesini yükseltti. Onu ilk kez böyle öfkeli gören kadın şaşırsa da dilini tutmadı. "Nedir o Allah aşkına?" "Sensin lanet olası. Sen." dedi sessiz öfke ile. Adamın bağırıp çağırarak ortalığı yıkan birinden daha korkutucu hali vardı. Sadece bakışları bile ona bakan insanın sinmesine neden olabilirdi. Fakat Leyla'nın ondan korkmak yerine gözleri doldu. Bakışlarını adamın cehennemi andıran siyahlarından kaçırarak "Evimi hemen terk edin!" dedi. Onun ağladığını gören adamın öfkesi hemen sönerken kadının çenesini kavramak için uzanmak isteyince Leyla "Dokunmayın bana" diye sertçe çıkıştı. Adamın boşluğundan yararlanıp, onu iterek duvardan uzaklaştı. Arkasını adama dönerek gözyaşlarının görünmesini engelledi. "Beni daha ne kadar aşağılayacaksınız?" diye sordu titrek sesle. "Niyetim seni aşağılamak değil" diyen adama döndü. Az önceki gözyaşlarını saklama çabalarını kenara iterek "Rahatlamak için bana gelmediniz mi? yine beni baştan çıkarıp gururumu ayaklarınızın altına almak değil mi niyetiniz?" diye sordu. Ertuğrul haftalar önce yaşadıkları o ateşli dakikalara atıfta bulunan kadının ensesini kavrayarak kendine çekti. Kollarının arasında debelenen kadının dudaklarına doğru "Benim şu an ihtiyacım olan tek şey sana sarılmak" diye fısıldadı. Bakışları kadının dudaklarını kuruturken sesindeki ihtiyacı ciğerlerine çekmişti. "Duş aldın mı?" "Aldım" Aldığı cevabın ardından adama sarılan kadın özlediği kokuyu sessizce içine çekti. Sevdiği o parfüme karışan adamın erkeksi kokusu içini dağlarken adamın saçlarını avuçlayıp koklaması donmasına neden oldu. Adam şimdi rahatlamıştı. Ruhu kadının kokusunu alınca doyuma ulaşmış boşalmıştı.
HİKAYE FİNAL OLDU. Onun aşkı günahtı. Sevdiği kadının ateşten tenine dokunması ise yasaktı. Ya dokunarak yanacaktı, ya da yokluğuyla donacaktı. Adam için ikisi de tek bir yola çıkıyordu. Hiç düşünmeden karar verdi. Gururunun altında ezilerek can vermektense donarak ölmeyi seçti. Yabani ile Kir Çiçeği'nin imkansızlıklarla dolu hikayesini okumaya hazır mısınız?! Arzu Khayal Tüm Hakları Saklıdır!!!
Kuma idi o. İstanbul`un orta yerinde, en nezih mahallesinde, ülkenin en saygın ailesine ikinci gelin olarak gelmişti. Çocuğu olmayan kadının hiç kapanmayan yarasını deşeceğini, onu eksik hissettireceğini düşünmeden. Yaptığı en büyük hata ile yetim kalbini bir aile ile ısıtmak istemişti. Çok sevdiği, kendisine baba olan, hayatını kurtaran adamın oğluna evlat vermekti görevi. On dokuz yaşında ikinci kadın olarak gittiği adamın nefret dolu bakışlarını, zehirli sözlerini yutarak kendine kıymıştı. On dokuzunda ölmüştü o. Arkasından feryat ederek ağlayacak annesi, göğsündeki acı ile dimdik dursa da bakışları bir noktaya sabitlenen babası olmayacaktı. Zavallı yıkık gönüllerin kimsesizler mezarlığına gömülmüştü. Feriha Erman on dokuz yaşında kuma olmaya karar verdiği gün ruhunu öldürmüştü. Kalbi ise kocası olacak adam tarafından parçalanacaktı.
Bir adam; Sarhan Şahzade, Âşık olduğu annesinin ve kendisine âşık olan karısının ölümlerinden dolayı kendini suçlayan Sarhan hayatını kızı ve vatanına adamıştır. Ta ki bir yanlışlık sonucu yanına getirilen Kelebek’i görene kadar... Bir kadın; Ömür Doğan, Babasının kötü giden işleri yüzünden hayallerini bir rafa kaldırmış, sakin hayatında düğünü için gün sayıyordu. Komşuları Süreyya teyzenin evini yakan adamları polise şikayet etmesiyle, sakin ve huzurlu hayatı alt üst olmuştur. Ta ki bir gün başkası yerine kaçırılıp orman gözlü adamı görene kadar... “Biliyorsun ben özel görevdeyim, hiçbir zaman al bayrağa sarılı tabutum gelmeyecek önüne. Eğer ölüm haberim geldiğinde ağlamayacaksan evlen benimle Kelebek.” Birkaç dakikalık dil tutulmasının ardından nihayet sesimi bulabilmiştim. Böyle bir teklif beklemiyordum. Her şeyi duymayı bekliyordum ama bu kelimeleri hayır. Bir an onun olmadığını düşündüm. Sadece bir iki saniyelik… O an ciğerim dağlanmış gibi dayanılmaz bir acı hissettim. Onun olmadığı bir dünyada yaşamak... Asla!
Aşk bazen yasaklıdır. Uzaktan izlemektir gönlüne ateş düşüreni. Evli bir adamı seviyorsan şikayet etmeye hakkın yok. Yakaladığınız o kısacık anları mutlu olmaya çalışmakla geçirmelisin. Ben Asya Kara bedenimi bir zalimden kurtardığımda sevinirken kalbimi bana ait olmayan adama kaptırdım. ( Hikaye 18 yaş üstü kişiler içindir. )
HİKAYE FİNAL OLDU. Küllerinden doğan bir aşkın hikayesi... Bir efsundu kadın. Mor gözlerindeki ışıltıya kandı adam. Daha çok küçüktü sevda tohumu gönlüne düştüğünde. Sekiz yaşındaydı beş yaşlı kızın elinden tutarak babasına götürdüğünde. "Biz evleneceğiz" demişti tüm ciddiyetiyle. O zaman büyükleri gülmüştü ama kader daha o gün örmüştü ağlarını. Küçük çocuk büyüyüp kıza aşkını ilan ettiğinde ilk hayal kırıklığını yaşamış, "Abi" diyerek aşkını kalbinin köşesine süpüren kıza çok kırılmıştı. Yıllar sonra ölen nişanlısının yasını tutan kız ile evlenmesi gerektiğini öğrendiğinde aşkı onunla alay eder gibi saklandığı yerden çıkarak tüm kalbine hükmetmişti. Aşkı küllerinden doğmuştu.
Yağmurlu bir günde şemsiyesini yanına almadığı için okul yolunda sırılrıklam yürüyen Maral o gün yanına yaklaşan mavi arabaya binmemesi için çığlık atan her hücresine kulak tıkayarak binmişti. Bindiği araba onu okula değil hayatının değişeceği yere götürmüştü. Organlarının almak için onu kaçıranlar ölmek için fazla güzel olduğunu düşünerek satmaya karar vermişlerdi. Maral Taşçı kaçırıldıktan on gün sonra 12. yaşına ingiliz bir iş adamının leziz, çıtır hediyesi olarak girmişti. O gün ölmüştü aslında. Hep 11 yaşında kalmıştı. ****** "Sen de mi benden faydalanacaksın? " diye soran küçük kıza baktı adam. Göz altlarındaki mor halkalar, solgun yüzü, hissiz bakan mavileri bile güzelliğini gölgeleyememişti. Büyüdüğünde çok güzel kadın olacaktı. "Kaç yaşındasın? " Kız hissiz kahkaha attı. Önüne gelerek pantolonunun önüne dokundu. "Yaşın ne önemi var ki? Seni her türlü memnun edebilirim yakışıklı. Tecrübeliyim. " Kurtuluş erkekliğindeki narin eli ittirdi. Sinirlenmeye başlıyordu. "Sana kaç yaşında olduğunu sordum küçük fare." Kız gözlerini devirerek karşı koltuğa oturarak bacak bacak üstüne attı. "15 yaşımdayım yakışıklı. Oldu mu şimdi?" Genç adam kafasını iki yana salladı. "Hem keş, hem küçük hem de hırsız. " "Kusura bakma yakışıklı. Sana iyi aile kızı rolü yapamayacağım. Çünkü terbiye görmem gereken yaşlarımı tanımadığım adamların altında inleyerek geçirdim."
“Aman Allah`ım bu da ne böyle? ” diye fısıldadım. Karşımda kocaman, daha önce görmediğim renkte bir kurt vardı. Kurdun tüyleri kızıldı. Ve bu onu daha korkunç yapıyordu. Dün gece beni sarmalayan sıcaklığı rüyamda gördüğümü sanmıştım meğerse gerçekmiş. Kurt bana sakince bakıyordu. Çığlığımdan etkilenmemiş gibiydi. “Nihayet buldum seni yaramaz kurt. ” diyerek onlara doğru gelen bir adam dikkatini kurda verdiği için beni geç fark etti. Bakışları bana iliştiğinde kaşlarını çattı. “Sen de kimsin? ” diye sordu öfkeyle. “Ben.. ” kuracağım cümleyi farkına vardığım gerçeklikle kuramamıştım. Etrafa bakarak boş bir toprak parçasını gördüm. Burası hakkında türlü türlü efsaneler dolaşan o Issız adaysa peki bu kurdun ve adamın burada ne işi vardı? Elimde olmadan onu baştan aşağı inceledim. Adamın eski Türk savaşçılarına benzer bir şekilde giyindiğini fark ettim.
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.